Her şey fazlasıyla belirgindi, açıktı ve nereden başlayacağımı bilmiyordum. Nasıl bir harita, ayrıntılı olduğunda pek işe yaramazsa, öyleydi işte. Ama şimdi biliyorum ki, ancak ve ancak eksik kalmış düşünceler ve anılar, yazının mükemmel olmaktan uzak teknesine doluşabilir.
Merhaba!
Sosyal medya oylamasının faydalarını blog yazarken görüyorum 🙂 Bugün Doğan Kitap’dan 31.Baskı (2018) olan bir Murakami kitabımdan bahsedeceğim.
Murakami’nin ikinci okuduğum kitabı, İmkansızın Şarkısı. İlk olarak Kadınsız Erkekler’i okumuştum. İkinciyi de bitirdikten sonra ben de oluşan his çok değişikti. Bazı yazarları spesifik bir nedenden dolayı severim. Dili, konu seçimi, o konuyu işleyiş biçimi etkilidir. Ama Murakami’de durum biraz farklı seyretti. Belli bir durum yok, ama yazarın kitaplarını okuma isteği var. Ruhum yeter ise, 1Q84 de alıp okuma planım var.
Gelelim ‘İmksansızın Şarkısı’na’; kitaptaki kahramanımız Toru Watanabe, üniversite yıllarında yaşadıklarını anlatıyor. Keskin bir şekilde teması aşk diyemeyiz, bir dostluk, bir yaşam(a) mücadelesi ve bir aşk kitabı diyebiliriz.

Konu bakımından bizi doyurmasının yanı sıra, anlatımı da gayet akıcı olmuş. Kısmen sıkıldığımı saklayamam ama genel itibari ile sayfalar akarak ilerledi. Konunun işleyişi ile gelecek sayfaları heyecanla bekliyorsunuz.
Şimdilik biraz ara versem de kış dönemi yazarın yeni kitaplarına devam edeceğim.
Sevgiyle kalın.
Hoşça bakın zatınıza.